Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Ben Osmanlıyım

25 Şubat 2009 Çarşamba

Ben Osmanlıyım
Dinle evlât! Sana bir çift söylenecek sözüm var;
Beni bilmek ister isen Hakka bağlı özüm var.
Neslim bana bühtân etmiş, yüreğimde sızım var.

Bu sayfalar tanır beni, ha bu kitaplar tanır;
Şanlı tarih dile gelse, bütün dünya utanır!

İlim, irfan, medeniyet yaymak için büyüdüm,
Kuru kavga için değil, hizmet için yürüdüm.
Bir küçücük beylik idim, üç kıtayı bürüdüm!

Bu tepeler tanır beni, ha bu ufuklar tanır;
Şarktan güneş doğduğunda, gölgem garba uzanır.

Mazlumların gözyaşını şefkat ile silmişim,
Vatan, nâmus, din ve devlet kıymetini bilmişim,
Irzıma göz dikenlerin haklarından gelmişim!

Bu hisarlar tanır beni, ha bu kal'alar tanır,
Nal sesimi işitenler, kıyamet koptu sanır!..

Hanefi Söztutan

Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

24 Şubat 2009 Salı


"Düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımizı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?

Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna
el kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
korkaklığımı, sevgi isteğimi en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
incinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız cografya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve şartlar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.
"

Tagore

Hayatın Yankısı

23 Şubat 2009 Pazartesi

Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yaparken birden çocuk takılıp düşer.
Canı yandığından; “Ahhhhh!..” diye bağırır. Yakındaki bir dağdan; “Ahhhhh!..” diye bir ses duyunca, çocuk şaşırır.
Merak edip; “Sen kimsin?..” diye bağırır. Aldığı cevap yine; “Sen kimsin?..” olur.
Bu cevaba kızıp; “Sen bir korkaksın!..” diye tekrar bağırır. Dağdan gelen ses; “Sen bir korkaksın!..” diye cevap verir.
Çocuk babasına dönüp sorar: “Baba, ne oluyor böyle?”
Babası; “Oğlum, dinle ve öğren!” der ve dağa dönüp; “Sana hayranım!..” diye bağırır. Gelen cevap yine; “Sana hayranım!..” olur.
Baba tekrar bağırır, “Sen muhteşemsin!..” Gelen cevap yine; “Sen muhteşemsin!..” olur. Çocuk çok şaşırır, ama hâlâ ne olduğunu anlamaz.

Babası açıklamasını yapar.

İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu hayattır. Hayat daima sana, senin verdiklerini geri verir. Hayat yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan, sen de daha sabırlı olmayı öğren!

Bu kural hayatımızın her anı için geçerlidir. Hayat bir tesadüf değil, yaptıklarımızın aynada bir yansımasıdır.



26.01.2009 , Pazartesi

http://www.turktakvim.com/
 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB