"Sabah yataktan fırlayıp, telaşla yapılan kahvaltıyla güne başlamak artık hayat tarzımız olmaya başladı. Güne bu şekilde başlamanın faturası ise, yorgun bir beden ve dağınık bir zihinle işten eve dönmek. Yorgunluğa çare olarak, adamakıllı bir uyku tavsiye edilir. Böylece kısır döngü başlar. Kendimize ayıracağımız birkaç saati de uykuya feda ederiz.
Yılgınlığımızın sebebini ararken bir de şu açıdan bakmak hayatımıza yeni bir ivme kazandırabilir: Sorumluluklarımız altında ezilirken kendimize zaman ayıramadığımızı hissetmek. Ve iddia edilenin aksine, biraz daha az uyumakla kendimize ayıracağımız zaman, yılgınlığımızın çaresi olabilir.
Güne başlamadan önce kendimize ayıracagımız birkaç saat, hayatımızı değiştirecektir. Bu saatler içerisinde ne çocukların sesi, ne telefon zili, ne şehrin kasvetli uğultusu huzurumuzu bozar. Ne bizden birşeyler isteyen var, ne de bir şeyler yapmak zorundayız… İşte kendimizle başbaşa kalacağımız koskoca bir zaman dilimi.
Bu sessizlik içinde yapacağımız o kadar çok şey var ki; çoktandır okuyamadığımız bir kitap, unuttuğumuz gündoğumu, terkettiğimiz tefekkür, ertelediğimiz hayallerimiz, ihmal ettiğimiz egzersizlerimiz, hoşumuza giden her neyse… Hepsi bizi bekliyor.
O gün işimiz ne kadar yoğun geçerse geçsin, zamanımızın çoğunu başkalarına adamak mecburiyetinde de olsak, “artık kendime de zaman ayırabiliyorum” düsüncesinin rahatlığı içinde olacağımız kesin. Öyleyse erken kalkmayı bir deneyelim, ne dersiniz?"
?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum:
Yorum Gönder