Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Yaratmak ve mucize göstermek

15 Haziran 2010 Salı

Kültür erozyonundaki kayıplarımızdan biri de değerlerin gördüğü tahribat. Tabiî ki bir kasıt yok ama, bilgisizliğin yol açtığı aşınma var. Kimse “…tedavi ettim” diye konuşmaz. Tedavi fiili, belli şartlarda hekimlerin yetkisindedir. Bunun gibi kimse “yarattım” da diyemez, dememeli. Yaratmak, yüce Allah’a ait bir fiil. Yaratmak, yoktan var etmektir. Mevcut değilken halk etmek. Halk etmek, Halik’ın inhisarındadır. Yaratmak kelimesi, bilenleri dehşete düşürecek bir şekilde telaffuz ediliyor. Evvela creation “kreasyon” kelimesi yerine söylenir oldu. Sonra müzik yapan, resim çizen, kitap yazan… herkes, hiç çekinmeden, hiçbir mânevî ürperti duymadan “yarattım” demeye başladı. Öylece de gidiyor. İnsan, haddini bilmeli. Yüzündeki sivilceyi sağaltmaktan âciz, zavallı insan, neyi ne ile nasıl yaratır? İnsan, imal eder, inşa eder, yapar, keşfeder, bulur, yazar, çizer, besteler… fakat yaratamaz.

Sorumsuzluklardan birini de mucize kelimesi için görüyoruz.

Futbolcunun gol atmasından tutun da daha neye ve nerelere kadar “bu bir mucize” denip duruyor. En son örneğini Konya’daki Zümrüt Apartmanı enkazından bir yaralının kurtarılmasında yaşadık. Bu yaralıyı Lady/leydi isminde bir Jandarma köpeği haber verdi. Önce bir gencin sonra da bir genç hanımın üstelik de 6 gün sonra enkaz altından kurtarılması hepimizi sevince gark etmişti… Muhabirlerse hesapsızca “mucize” deyip duruyorlardı.

Zaten bu çökmenin flaş kelimesi “mucize”.

Dildeki fukaralığın bir tezahürü. Harikulade, harika, fevkâlâde, olağanüstü, insanı hayrete düşüren ve benzeri kelimeler hatırlanamıyordu. Hadi bu dikkatsizliği görev ve mesleğinin başındaki muhabirlerin iş heyecanına verelim. Peki, yılların gazetesinin “leydi ile gelen mucize” diye manşet atmasına ne demeli?

Yaratmak, münhasıran, ancak ve yalnız Allah’a mahsus olduğu gibi mucize göstermek de münhasıran, ancak ve yalnız Peygamberlere mahsustur.

Haberde sür’ate, ânında canlı bağlantı imkânlarına, 60 sayfalık gazetelere kavuştuk. Keyfiyette ise çok şey kaybettik. Manzara ortada, bir değere gereken değer verilmeyince nasıl vahim bir sonuç doğuyor.

Bu nasıl manşettir?

Rahim Er
11 Şubat 2004 Çarşamba
Türkiye Gazetesi

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB