Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Bıraktığın yerde

9 Şubat 2010 Salı

Raftan epeydir ihmal ettiğin bir kitabı çekip alırsın...
Atmaya kıyamadığın, ancak vadesini doldurmuş hallerde olduğu için dönüp bakmadığın...
Öyle zannettiğin...
Bir zamanlar elinden düşmeyen...
Ve ama şimdi günün ve gündeminin dışında kalmış...
Hafif soğuktur... Veya rutubetten...
Veya yalnızlıktan, itilmişlikten, içine büzülmüş bir utangaçlık hali...
Ellerinde tutarken ve gözlerini kapağında gezdirirken, içinde uyanan duygularda "kibir" de vardır...
Çünkü o an "geçmişi küçük gören" bir rüzgâr eser içinde...
Geçmiş... Kendi geçmişin...
Sayfalarını şöyle bir çevirmek istersin...
O da ne? Bir kurumuş çiçek düşer içinden...
Hatıran düşer...
Sen düşersin...
.....
Yaşadığın her şey...
Raflardaki kitaplar gibidir...
Her gün bir yaprak... Aylar fasikül... Yıllar cilt...
Veya neye benzetirsen işte...
Hayat o kadar da matematiğe gelmiyor...
Öyle günler var ki; belki birkaç gün...
Ama kırk küsur cilt eder...
Veya boşa yaşanmış yıllar; incecik...
.....
İşte hayatı...
Veya kitaplığını "yok" farzeder bazen insan...
Yorgunluktandır belki de...
Orada öylece duran...
Senden parçalar ve hatta senden ibaret...
Bıraktığın yerde...
Seni bekler...
.....
Sadece "yok" farzedersin ama, "yok" olmazlar...
"Yok" farzettiğin sürece, görünmeyen bir yük olarak taşırsın halbuki...
Nereye gitsen seninle gelirler...
Mutlaka gelirler...
Sonra günün birinde, raftan çekip alırsın ihmal ettiğin bir kitabı...
Kendinle yüzleşirsin...
İçinden düşen kurumuş çiçek, "tükettiğin" güzelliklerden sadece biridir...
Eğilip almak istersin; parçalanır avuçlarında, zamanın koynunda kırılganlaşır hatıralar... Öylece, parça parça, düştüğü sayfaların arasına koyarsın tekrar...
O, görevini yapmış, sana seni hatırlatmıştır onca zamandan sonra...
Kibir duyguları kaçar gider, "geçmişi küçük gören" rüzgâr diner...
Becerebilirsen birkaç damla yaş...
Ve hüzün kalır...
Bıraktığın yerde...

Raftan epeydir ihmal ettiğin bir kitabı çekip alırsın...
Atmaya kıyamadığın, ancak vadesini doldurmuş hallerde olduğu için dönüp bakmadığın...
Öyle zannettiğin...
Bir zamanlar elinden düşmeyen...
Ve ama şimdi günün ve gündeminin dışında kalmış...
Hafif soğuktur... Veya rutubetten...
Veya yalnızlıktan, itilmişlikten, içine büzülmüş bir utangaçlık hali...
Ellerinde tutarken ve gözlerini kapağında gezdirirken, içinde uyanan duygularda "kibir" de vardır...
Çünkü o an "geçmişi küçük gören" bir rüzgâr eser içinde...
Geçmiş... Kendi geçmişin...
Sayfalarını şöyle bir çevirmek istersin...
O da ne? Bir kurumuş çiçek düşer içinden...
Hatıran düşer...
Sen düşersin...
.....
Yaşadığın her şey...
Raflardaki kitaplar gibidir...
Her gün bir yaprak... Aylar fasikül... Yıllar cilt...
Veya neye benzetirsen işte...
Hayat o kadar da matematiğe gelmiyor...
Öyle günler var ki; belki birkaç gün...
Ama kırk küsur cilt eder...
Veya boşa yaşanmış yıllar; incecik...
.....
İşte hayatı...
Veya kitaplığını "yok" farzeder bazen insan...
Yorgunluktandır belki de...
Orada öylece duran...
Senden parçalar ve hatta senden ibaret...
Bıraktığın yerde...
Seni bekler...
.....
Sadece "yok" farzedersin ama, "yok" olmazlar...
"Yok" farzettiğin sürece, görünmeyen bir yük olarak taşırsın halbuki...
Nereye gitsen seninle gelirler...
Mutlaka gelirler...
Sonra günün birinde, raftan çekip alırsın ihmal ettiğin bir kitabı...
Kendinle yüzleşirsin...
İçinden düşen kurumuş çiçek, "tükettiğin" güzelliklerden sadece biridir...
Eğilip almak istersin; parçalanır avuçlarında, zamanın koynunda kırılganlaşır hatıralar... Öylece, parça parça, düştüğü sayfaların arasına koyarsın tekrar...
O, görevini yapmış, sana seni hatırlatmıştır onca zamandan sonra...
Kibir duyguları kaçar gider, "geçmişi küçük gören" rüzgâr diner...
Becerebilirsen birkaç damla yaş...
Ve hüzün kalır...
Bıraktığın yerde...

Dünya Hali
Murat Başaran
06 Ocak 2004 Salı
Türkiye Gazetesi

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB