Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Kırmızı ibikli küçük tavuk

8 Şubat 2010 Pazartesi

Bir hikâye aktaracağım bugün size. “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” denen “güneşsiz” İngiltere’nin, belli ki UZMANLIK ALANI olduğu “sömürü düzeni”ni öğretmek için okuttuğu “The Little Red Hen” isimli okuma kitabından alınmış. Şimdilerde İnternet üzerinde adreslerden adreslere dolaşıp duruyor bu hikâye...
..............
Zamanında, güzel bir çiftlikte, kendi yiyeceğini kendi bulan kırmızı ibikli küçük bir tavuk, mutluluk içinde yaşarmış. Bir gün, bulduğu buğday tanelerini ekerse daha çok yiyecek elde edeceğini düşünmüş. Ancak nasıl ekeceğini bilmediği için arkadaşlarından yardım istemiş:
“Bu buğday tanelerini ekmem için kim bana yardım edecek?” Ördek cevaplamış:
“Ben edemem, ancak istersen sana kahve tohumu satabilirim. Buğday yerine kahve eker, çok para kazanır, istediğin kadar buğday alırsın.” Domuz oradan seslenmiş:
“Ben de yardım edemem, ancak kahve ekersen ürünlerini satın alırım.” Fare hemen atlamış:
“Ben de buğday ekiminden anlamam, fakat kahve ekmek için gereken parayı sana borç verebilirim...” Ticaret ve tarımdan anlamayan tavuk, bu sözleri dinleyip kahve ekmeye karar vermiş. Ama kahvenin de nasıl ekildiğini bilmediğinden gene yardım istemiş:
“Kahve ekmek için kim bana yardım edecek?” Ördek:
“Ben edemem. Ancak kahvenin çabuk büyümesi için sana gübre satabilirim” demiş. Domuz:
“Ben de anlamam, ancak kahvelerinin böceklerden korunması lazım, sana ilaç satabilirim” demiş. Fare ise:
“Gübre ve ilaç alman için sana borç verebilirim, demiş.
Sonunda işe başlayan zavallı çalışmııış çalışmış. Kahve yetiştirmek buğday yetiştirmekten çok daha zormuş ve daha çok gübre ve ilaç gerekiyormuş. Ama zengin olma hayaliyle sabreden tavuk, gerçekten de çok miktarda ürün elde etmiş. Kendisine yol gösteren arkadaşlarına seslenmiş:
“Kahveleri satmama kim yardım edecek?” Ördek:
“Ben yardım edemem, ancak kahveleri işlemek ve paketlemek için benim fabrikama getirmelisin!..” Demiş. Domuz ise:
“Ben de edemem, diye homurdanmış. Zaten her önüne gelen kahve ektiği için fiyatlar çok düştü, seninki de beş para bile etmez!” Fare:
“Bu işten anlamam. Ancak, benden aldığın borçları ödeme vakti geldi!..” Sonunda kırmızı ibikli küçük tavuk gerçeğin farkına varmış ve buğday yerine kahve ekmenin (bilmediği işe girmenin, el sözüne kanmanın) ne büyük bir hata olduğunu anlamış, çünkü borç içindeymiş ve yiyecek tek bir lokması bile yokmuş. Açlıktan ölmemek için yine yardım istemiş:
“Yiyecek bir kaç lokma bulmama kim yardım edecek?” Ördek:
“Ben yardım edemem, çünkü senin hiç paran yok.” Domuz:
“Ben de edemem, zaten herkes kahve ekti, kimse buğday ekmedi, hiç yiyecek kalmadı.” Fare:
“Ben de yiyecek bulamam. Ancak borçların yerine tarlanı elinden almak zorundayım. Bana itaat edersen belki orada boğaz tokluğuna çalışmana, benim için buğday yetiştirmene izin verebilirim.”
Şimdilerde, o kırmızı ibikli küçük tavuk, artık farenin olan kendi tarlasında buğday yetiştirip karnını doyurmaya çalışıyormuş...
§
İngiliz’in ilkokullarında okuttuğu bu hikâyeyi görünce, ilkokula başladığım sene “yaşadığım” bir hikâyeyi hatırladım: Bazı adamlar, sap çatılı bir köy evinin üzerine çıkmışlar, yangını söndürmeye uğraşıyorlardı. Bu birinci sahne... İkinci sahne ise; Ahmet amcam yere uzanmıştı ve Nuriye yengem, amcamın ayak tabanlarındaki “pişerek” lime lime olmuş etleri kopartıyordu!..
Hâlâ sorarım o yangın günü ve gecesini, ve amcam hâlâ; “hiçbir şey hissetmediğini” söyler!..
Bu, büyük bir farktır işte...
İngiliz sömürmekle övünür, bizse; yardım etmekle!..

Stop
Muammer Erkul
30 Nisan 2003 Çarşamba
Türkiye Gazetesi

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB