Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Yavaş yavaş

10 Şubat 2010 Çarşamba

“Kurbağayı kaynar suya atmaya kalktığınızda sıçrayıp kendisini dışarı atar ve hayatını kurtarırmış kurbağacık; ama normal ısıda bir suya atıp suyu yavaş yavaş ısıtırsanız o da suya yavaş yavaş uyum sağladığı için kasları gevşermiş ve farkına bile varmadan haşlanarak ölürmüş...”
Feyza Hepçilingirler Türkçe’nin ne hale geldiğini anlattığı kitabına bu öyküyle başlıyor.
***
Bizim ne hale geldiğimizle ilgili her konuya uyuyor aslında kurbağanın sonu...
Bize ne olduysa...
Hep yavaş yavaş ve alıştıra alıştıra oldu...
***
Televizyon evlerimize ilk girdiğinde...
Hani siyah-beyaz ve tek kanal...
Toplumun bir kısmı (onlar gericiydi!) ahlaki yapımızı bozacak diye tedirgin olmuştu...
Halbuki modern dünyanın sembolüydü baş köşeye oturttuğumuz...
Ama o günlerde ortalama bir Türk ailesinin, herhangi bir filmde öpüşme sahnesi çıktığı zaman nasıl sıkıntıya girdiğini de kısaca bir hatırlayalım...
***
Sonra senelerce yılbaşı/dansöz tartışması işgal etti aralığın son günlerini...
Suyun ılınmaya başladığı zamanlarmış; şimdi daha iyi anlaşılıyor...
***
Osmanlı’nın çöküş döneminde azınlıklara tanıdığı hakları yerden yere vuranlar, ekranda kiliseye sınırsız hürriyet, camiye ise müebbet vermişlerdi Batıcılık aşkına... Küçük Ev’in bütün sakinleri dindardı ve ne güzeldi! Ama hiçbir yerli dizide ezan sesi ve eli yüzü düzgün bir imam göremezdiniz...
***
Ve tartıştığımız, tedirgin olduğumuz her şeye alıştık...
Milli gelirimiz, özendiğimiz ve onlar gibi olmak için salya sümük çırpındığımız ülkelere henüz yetişemedi ama...
Zihniyet olarak ilericilikte onları kat be kat aştık; bu kesin...
Feci alıştık...
***
Dandik çocuk dizilerinde bile ilkokul bebelerinin aşkları için ailelerinin gösterdikleri hassasiyet göz yaşartıcı...
Yaşın kaç olursa olsun; sevgilin yoksa ya asosyalsin, ya da iflah olmaz bir mürteci...
???
Kadın haklarını bayrak yapanlar, sosyete ve magazin camiasının erkekleri için “eski aşk/ yeni aşk” tahterevallisinde “devremülk” haline gelen “yıldız”ları masaya yatırıp tartışmıyorlar... Tartışmaları için, işin içine illa ki “dayak” girecek...
Bu arada dayağın çağdışı olduğunda mutabıkız; ne hoş...
***
Her şeye alıştık...
Tedirgin olacak bir şey yokmuş...
Sadece...
Değerlerini ve reflekslerini kaybetmiş, ruhu haşlanmış bir millet var masada...
Kendisi hariç...
Her millete benziyor...

Dünya Hali
Murat Başaran
07 Aralık 2005 Çarşamba
Türkiye Gazetesi

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB