Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Hâlâ oralardayız

27 Nisan 2010 Salı

Bir temmuz günüymüş. Hava kurşun gibi ağırmış, fırın kadar sıcak. Bir tek yaprak bile sallanmıyor, hararet ben buradayım diyormuş. Kahramanımız işsiz güçsüzmüş. Semtini bir uçtan öte uca kolaçan etmiş birilerine takılıp mavra kesmeye kalkmış. Ama nedense o gün sinirleri tepesindeymiş muhataplarının. Dinlemeye bile tenezzül etmeden def etmişler başlarından. Güneş beynine geçip de gözünün önünde kelebekler uçuşmaya başlayınca bir elma ağacının...

Sarıyer’de iki Kuveytli

27 Nisan 2010 Salı

Hatırlayacaksınız birkaç yıl evvel bir Arab furyasıdır sarmıştı Sarıyer’i. Ücretler yüz güldürünce halk oturduğu evi kiraya vermiş, kendisi sığınmıştı bir yerlere. İşte o curcunalı günlerde komisyoncular adeta ablukaya almışlar yengemi. Önceleri “Asla!” deyip tavır koymuş, ancak yalelli sadaları sokağı sarınca “acabalar” uçuşmaya başlamış kafasında. Bir kere konu komşu kalmamış ortalıkta. Sümeyye ip atlıyor, Zeyd ile Faysal saklambaç oynuyormuş....

Sevinmeli mi, üzülmeli mi?

26 Nisan 2010 Pazartesi

Kitap fuarları iyi girdi hayatımıza. Ramazan-ı şerif oldumu özlüyoruz Sultanahmed’in avlusunu. Stantlardan taşan zenginliğe bakıp da sevinmemek elde mi? “Ben öğrenmek istiyorum” diyen için, çok şükür her imkân mevcut günümüzde. Sultanahmet tek parti zorlamalarında pilot cami olarak seçilmişti hatırlayacaksınız. İlk Türkçe ezan onun bestekâr (!) müezzini tarafından...

Nerde o eski bayramlar

26 Nisan 2010 Pazartesi

Adettendir. Yaşlıları bulup konuşturur televizyonlar. Eski bayramları dinlemek isterler ihtiyarlardan. Nedense cevaplar hep “atlıkarınca ekseninde” döner. Lafı dolaştırıp dolaştırıp direkler arasına getirirler. Efendim faytonlar, maytaplar, dönme dolaplar, kantocular… Sonra def, dümbelek, zil, elmalı şeker, macun, koz helva… *** Arefe günü bir şeyler yapalım...

Bitleri besleme dersi!

26 Nisan 2010 Pazartesi

Bizim oğlanın ara sıra içinden gelir. Sarılır, öper beni. Kedi gibi sokulur, hoşlanır başının okşanmasından… Çocuk işte. Geçen yine doladı kollarını boynuma, kucaklaştık onunla. Yalnız bu kez, tez çevirdi yüzünü. “Anne be!” dedi, “Acı acı kokuyorsun.” Sordum: “Nasıl yani?” - Ne biliyim… Sanki tava gibi. Eh! Çocuk haklı, sabahın köründe patates kızartırsanız...
 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB