Şiir

Şiir
Ben Osmanlıyım

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Hayatta İki Şey

Türkçe... (Mi?)

Türkçe... (Mi?)
Tehlike...

Okudum Not Aldım

Okudum Not Aldım
Ne Çıkar Ateşböceği Sansalar Bizi…

Hepimiz Osmanlıyız!.. - II -

27 Ağustos 2010 Cuma

Sultan II. Abdülhamid Han’ın başkadın efendilerinden biri hayli yaşlanmış olduğu halde Teşvikiye’de mukimdir. Bir sabah ezan vakti kapıları çalınır. Kapıyı kadın efendinin kızı açar ve açmasıyla birlikte donakalır. Karşısında Başvekil Adnan Menderes durmaktadır. Hemen kendini toparlayarak içeri buyur eder. Başkadın efendi gelenin kim olduğunu sorar? Kızı ne desin? Başvekil dese, o da ne? diyecek Saniyelik bir tereddütten sonra cevabı şu şekilde verir:
-Türkiye’nin sadrazamı.
“Türkiye’nin Sadrazamı” hal-hatır faslından sonra ikram edilen bir fincan kahveyi içer ve müsaade ister. Ayağa kalkarken koyun cebinden çıkarttığı zarfı önündeki sehpaya yavaşça bırakır “ihtiyaçlarınız için âcizâne hediyemizdir.”
Menderes niçin asıldı?
Şunlardan dersek bize katılır mısınız?
Ezanın Arapça okunmasına izin verdiği için.
Bu millet isterse Hilafeti de getirir dediği için.
Ben Orduyu yedek subaylarla da idare ederim dediği için.
Osmanlıyı böylesine sevdiği için.
Çeyrek asır önceydi...
Fatih’teki Hakikat Kitabevi, o zaman Işık Kitabevi’nin deposuydu. Bir bayram sabahı bu depoyu arkadaşlarla doldurmuştuk. Tam İlmihal kitabının müellifi Hüseyin Hilmi Işık Hocamız, mütebessim bir çehreyle içeri girdiler Bizlerle teker teker bayramlaştılar. Şöyle diyorlardı: “Iydiniz saîd olsun kardeşim”. Bayramlaşmadan sonra ilk sözleri şu oldu: “Bizim ilk mürşidimiz ana-babalarımızdır. Sonraki mürşidimiz ise Osmanoğullarıdır. Osmanoğulları olmasaydı şimdi kim bilir neydik?”
Bundan 15 yıl kadar önceydi. Hacegân Lokantasında bir velime yemeğindeydik. Eski Van Müftüsü muhterem Kasım Arvasi ile yan yana oturuyorduk. Söz, Osmanoğullarına geldi. Müftü amcamız, bir şey dediler. O güne dek hiç işitmemiştik. “Abdülhakim Arvasi Hazretleri buyurdular ki; ‘Osman-oğulları seyyid idiler fakat her ne hikmetse bunu âşikâr etmediler.’
Mehmet Said Arvas Hocamız, Hollanda’da bir hadise anlattılar. “Bir gün birisi Timur Han’ı rüyasında görür. Cehenneme götürmektedirler. Tam o esnada Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- görünür. ‘Durun’ buyururlar, ‘Bu, evlatlarıma çok hizmet etti!’ Timur, kurtulur. Said Hocamız, devam ettiler: “Bu hadiseyi bir yerde anlattığımda dinleyen gençlerden biri şöyle sordu; ‘Peki efendim, o devirde yaşasaydık Yıldırım’ın mı, Timur’un mu yanında yer alacaktık?’ Said Hoca, şu cevabı vermiş: “Tabii ki Yıldırım’ın yanında yer alırdık. Çünkü Abdülhakim Arvasi Hazretleri buyurdular ki; ‘Eshabı Kiramdan sonra İslamiyet’e en büyük hizmeti Osmanoğulları yapmıştır...”
Bu yüksek şerefi Türk Milletine Hânedân-ı âli Osman bağışlamıştır.
Bu aile, 1924’te Türk Milleti adına, fakat Türk milletine rağmen, bu ülkeden 48 saat içinde yurt dışı edildi. Onlardan bazıları yoksul düştü ancak asla ahlaktan düşmediler. En zor zamanlarında bile devlete küsmediler, devlet aleyhine tek kelime etmediler.
Şehzade Ertuğrul Osman Osmanoğlu, İstanbul’da vefat etti. Hanedan Reisi bu Osmanoğlunun hususiyeti, Saray Terbiyesi ile büyümüş son kişi olmasıydı.
Hanedan’ın, Türk milletinin, Osmanlı Milletler Topluluğu’nun başı sağ olsun.
Şehzade Ertuğrul Osmanoğlu’na rahmet niyaz ediyoruz..
Onun ölümüyle Osmanlı bitmedi.
Osmanlı, bu milletin şahs-ı
mânevisinde mündemiçtir.
Çünkü, hepimiz Osmanlıyız.
Bu toprakların her unsuru, Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Rum, Arnavut, Bulgar... hepimiz.
Çünkü biz, Devlet-i Ebed Müddetiz.

Entellektüel Boyut - Rahim Er
29 Eylül 2009 Salı
Türkiye Gazetesi

0 Yorum:

Yorum Gönder

 

2009 ·Vefâ Arşivi by TNB